Liderliğinizi Geliştirmek İçin Sinirbilim Hakkında Bilmeniz Gerekenler – Bölüm 1

Liderliğinizi Geliştirmek İçin Sinirbilim Hakkında Bilmeniz Gerekenler – Bölüm 1

Yazan: Cahide Akkuzu

Okuma süresi: yaklaşık 6 dakika

Başarılı liderlik yapmanın yolu liderliğin sinirbilimini anlamaktan geçiyor.  Rasyonel ve sonuç odaklı liderlik yaklaşımları, çalışanlarımızın bazen açık bazen de örtük bir şekilde ayak diremesi ile sonuçlanıyor. Organizasyonunuzu ve çalışanlarınızı daha büyük başarılara yönlendirmek için bilimden faydalanabilirsiniz. Sinirbilimin liderlik gelişimi dünyasına girişinden beri araştırmalar bize liderliğin temelinin düşündüğümüzden farklı olabileceğini ve başarılı bir lider olabilmek için liderlik şeklimizi değiştirmemiz gerekebileceğini gösteriyor.

Sheffield Üniversitesinden Dr. Nikolaos Dimitriadis ve Hull Üniversitesinden Dr. Alexandros Psychogios yayınladıkları “Neuroscience for Leaders” (Liderler İçin Sinirbilim) adlı kitaplarında başarılı bir liderlik için sinirbilimden nasıl faydalanabileceğimizi yazmışlar.

Sinirbilime göre beyin “sosyal bir organ”dır. Beynimizin her ne kadar rasyonel düşünme ve analiz yetisi olsa da beynimiz çok büyük ölçüde duygularımız tarafından yönetilir. Durum böyle olunca, liderlerin işyerindeki duyguları anlamayı, davranış değişikliklerinin daha fazla farkına varmayı, çalışanlarla empatiye dayanan bir ortam yaratmayı ve güven inşa etmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Duygusal veya empatik olmak maalesef bazı yönetim çevrelerinde hala bir zaaf olarak görülüyor. Sinirbilime göre, liderlerin yalnızca zeki ve güçlü karar vericiler olmaları yeterli değil, aynı zamanda mükemmel sosyal becerilere sahip olmaları gerekir.

‘’Sağlıklı bir beyin her zaman duygusaldır. Başarılı liderler beynin sosyal bir organ olduğunu anlarlar. Duygusal beynimiz kararlarımızı ve davranışlarımızı yönlendirmek için çok önemlidir ve her zaman görev başındadır. Liderlerin duyguları bastırmak, görmezden gelmek ve hatta itici bulmak yerine kabul etmesi, anlaması ve benimsemesi daha verimli olacaktır. Duygular, başarılı liderlerin gizli silahıdır.”

Dr. Nikolaos Dimitriadis ve Dr. Alexandros Psychogios

Yapılan araştırmalar sonucunda duyguların iş kararlarını nasıl etkilediği konusunda artık daha iyi bir anlayışa sahibiz. Araştırmalar, liderlikte duyguları kullanmanın ve empatinin, ekipler içinde daha güçlü bağlantılar, daha yüksek bir güven seviyesi ve daha uzun vadeli başarılı iş sonuçları sağladığını gösteriyor. Sinirbilimi anlayan liderler beynin sosyal bir organ olduğunu ve insanların bağlantı kurmak için doğduğunu biliyorlar. Dolayısıyla farklı faktörlerin insanlar üzerindeki etkilerinin önemini kavrayıp yaklaşımlarını buna göre belirleyebiliyorlar. Örneğin, fiziksel bir ortamın üretkenliği nasıl etkilediğini, ilişkilerin gücünü, düşüncelerimiz ile duygularımız arasındaki etkileşimi, hatta çeşitli görevlerin beynimizi ve üretkenliğimizi nasıl etkilediğini biliyorlar. Daha başarılı bir liderlik için duyguları anlamak, empati yapmak ve ilişkiler kurmak gerekiyor. Bu yaklaşımla yapılan liderlik, daha yüksek özgüven, çalışanlar arasında daha gelişmiş ilişkiler ve daha yüksek üretkenlik sağlıyor.

Lider olarak sinirbilim hakkında bilmeniz gereken temel bilgileri aşağıda özetlemeye çalıştım. Beynimizin özelliklerini ve nasıl çalıştığını anlarsak lider olarak amacımıza doğru ilerlerken bizi destekleyen doğru yaklaşımları seçebiliriz ve başarılı olma şansımızı artırabiliriz.

Nöroplastisite

İnsanlar belli bir yaşa geldiğinde beyinleri gelişmeyi durdurmaz! Beynimizin nöroplastisite olarak adlandırılan kendini değiştirme ve adapte etme kabiliyeti vardır. Beynin nöroplastisite özelliği, beynin kendisini fiziksel olarak istediği şekle sokma, gelişme, değişme, uyum sağlama kabiliyetini, yani kendisini istediği şekilde yaratma ve değiştirme kabiliyetini anlatıyor. Özetle, odağımızı verdiğimiz konularda her zaman yeni şeyler öğrenebiliriz ve yeni beceriler geliştirebiliriz.  Yeni bir liderlik yaklaşımı geliştirmek istiyorsanız, bunu yapabilirsiniz.  Değişim bazen zordur, ancak bir mazeretimiz yok, sinirbilim bize bunun mümkün olduğunu söylüyor. Nöroplastisite hakkında daha fazla bilgi için yayınlamış olduğum bu blog yazısını okuyabilirsiniz: Liderler kendilerini ne kadar sorguluyor? – 2 Yazıya ulaşmak için: https://www.contextprofessionals.com/liderler-kendilerini-ne-kadar-sorguluyor-bolum-2/

Beynimiz Ödülleri Sever

Beynin ödül sistemi oldukça karmaşıktır, ancak çoğu zaman bir sinir iletici (neurotransmitter) olan dopamin tarafından düzenlenir. Araştırmalar dopaminin dikkat ve motivasyonda da rolü olduğunu göstermişler. Beyinde dikkat ve motivasyonla ilgili iki ana ödül sistemi vardır. Birincil ödüller, yiyecek, su ve barınak gibi ana ihtiyaçlarla ilgilidir. Bu ihtiyaçlar karşılandığında kendimizi iyi hissederiz. İkincil ödüller ise hayatta kalmamıza yardımcı olur, ancak hayati değildir. Bilgi, güç, güven, dokunma, takdir ve bir topluluğun parçası olmak gibi şeyleri içerir. Liderler için ödüller genellikle çalışanları motive etmenin etkili bir yoludur. Sinirbilime göre bazı ödüller kişilerin daha fazla dopamin salgılamasını sağlar. Para veya maddi şeyler çoğu zaman listenin başında yer almaz. Kişilerin daha fazla dopamin salgılamasını sağlayan ödüllerin çoğu, bir şekilde sosyal etkileşimle ilgilidir. Sinirbilimi takip eden liderler, beyne faydalı olduğu kanıtlanmış fikirleri değerlendirmek için motivasyon ve ödül sistemlerini gözden geçirebilirler. Daha fazla dopamin, daha mutlu, daha odaklı ve daha motive çalışanlar anlamına gelir. Çalışanlarınızı motive etme konusunda daha fazla bilgi için yayınlamış olduğum bu blog yazısını okuyabilirsiniz: Motivasyonu Anlamanın Yolu Mutluluğu Anlamaktan Geçiyor. Yazıya ulaşmak için: https://www.contextprofessionals.com/motivasyonu-anlamanin-yolu-mutlulugu-anlamaktan-geciyor/

Ayna Nöronların Gücü

1990’ların başlarında bilim insanları ayna nöronları keşfetti. Ayna nöronlar başkasında gözlemlediğimiz bir eylemi sanki kendimiz gerçekleştirmişiz gibi bir etki yaratırlar, ya da bir başkasının yaşadığı bir duyguyu biz kendimiz yaşıyormuşuz gibi hissetmemizi sağlarlar. Özetle, ayna nöronlar kendimizi başka bir kişinin yerine koyabilmemizi sağlarlar. Bizim yanımızda birisine haksızlık yapıldığında, sanki bize yapılmış gibi hissedebiliriz, bir filmde mutlu bir sahne seyrettiğimizde aynı şekilde mutlu oluruz ya da birisi esnediğinde biz de esneriz gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Ayna nöronlar öğrenme, duygusal farkındalık ve empati için önemlidir. Birini bir şey yaparken izlediğimizde, beynimiz aslında onu nasıl yapacağını öğreniyor. Bir duyguyu yaşayan birini gördüğümüzde beynimiz o duyguyu da işleyerek empatiyi arttırır. Ayna nöronlar insanların sosyal varlıklar olduğunu bir kez daha vurguluyor. Lider olarak duygusal durumunuz ve davranışlarınız etrafınızdaki kişilere yansıyacaktır. Ayna nöronlarınızın gücü ile hem çevrenizdeki kişilerle daha derin bir iletişim ve empati kurabilirsiniz hem de onları olumlu yönde etkileyebilirsiniz. Burada ilginç bir araştırma sonucunu daha paylaşmak istiyorum. Araştırmalara göre kişilerin sahip olduğu güç artınca ayna nöronların fonksiyonu zayıflıyormuş, dolayısıyla kendimizi başkasının yerine koyabilme ve empati duyma özelliğimiz azalıyormuş. Liderlik yaptığınız kişilerle iletişim kurarken sahip olduğunuz konum ve gücün empati yeteneğinizin önüne geçmesine izin vermeyin!

Duygularımız kararlarımızı etkiliyor

Kararlarımızın özgür irademize ve rasyonel süreçlere dayandığına inanmak isteriz. Ancak araştırmalar gösteriyor ki, farkında olmadığımız birçok bilinçaltı süreç aldığımız kararları etkiliyor. Bu bilinçaltı süreçlerimiz toplum, kültür, çevremiz, deneyimlerimiz ve eğitimimiz gibi gelişimimiz üzerindeki çeşitli duygusal faktörlerin etkisiyle oluşan inançlarımızdır. Biz farkında olmasak da duygularımız aldığımız kararlarda çok önemli bir rol oynuyor. Bilinçli muhakeme yeteneğimiz devreye girene kadar farkında olmadan çoktan kararımızı oluşturmuş oluyoruz. Bu aşamadan sonra zihnimiz aldığımız kararların doğruluğu konusunda gerekçeler üretmeye başlıyor, aldığımız kararı haklı kılmak için gerekçeler buluyoruz. O gerekçeleri kendimize ve başkalarına anlattıkça kararımızın doğruluğuna daha da sıkı bağlanıyoruz. Beynimiz özellikle stresli durumlarda ya da fiziksel veya sosyal bir tehdit karşısında tamamen hayatta kalma içgüdüsüyle tepki verir. Tüm bu fonksiyonlar beynimizdeki limbik sistem tarafından yönetilir. Lider olarak bilmeniz gereken önemli konu hem sizin, hem de çevrenizdeki kişilerin aldığı kararlar duygular tarafından yönetiliyor. Kişilerin kararlarını etkileyen duygularını ve düşüncelerini öğrenmek için gayret edin, kişilerle daha yakından bağ kurun. Kişilerin kararlarını etkileyen yaygın bilinçdışı önyargılar konusunda kendinizi eğitin ve farkındalığınızı arttırın. Bilinçdışı önyargılar hakkında daha fazla bilgi için yayınlamış olduğum bu blog yazısını okuyabilirsiniz: Bilinçdışı Önyargı: Liderler ne kadar bilinçli karar alıyor? Yazıya ulaşmak için:

  https://www.contextprofessionals.com/bilincdisi-onyargi-liderler-ne-kadar-bilincli-karar-aliyor/

Bu temel bilgileri kullanarak daha başarılı liderlik yapabilmek için gerekli ortamı ve yaklaşımı oluşturabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken en önemli şey duyguları her zaman hesaba katmaktır. Şirketler de insanlar tarafından kurulduğu ve yönetildiği için aslında şirketler de sosyal varlıklardır. Çalışanlarının duygularını dikkate alan, onlarla empati yapan, çalışanlarını ortak bir amaç uğruna aynı hedefe odaklayabilen şirketler başarılı oluyor. Bu amaç uğruna bugünün iş dünyasında liderler giderek daha karmaşık hale gelen birçok faktörü yönetmek durumda. Sinirbilim bize zeka, güç ve rasyonel bir yaklaşımın bunun için yeterli olmadığını, liderlerin sosyal becerilerini geliştirmeleri gerektiğinin altını çiziyor. Bazı liderler doğuştan bu sosyal yeteneklere sahip olabilir. Ancak bahsetmiş olduğum beynimizin “nöroplastisite” özelliğine dayanarak herkes bu sosyal yetenekleri öğrenebilir ve bu konuda farkındalık geliştirebilir.  Bu sosyal yeteneklere sahip olan liderler, son zamanlarda sıkça karşılaştığım kavram olan “Sosyal Lider” olarak tanımlanır. Gelin sosyal liderlerin ortak özelliklerine bakalım:

Önsezi – bir durumu hissedebilir ve bazen akıl yürütmek yerine içgüdüsel kararlar alabilirler. Bu iş ortamlarında çok alışılagelmiş bir yaklaşım değildir. Aldığımız kararların mantıklı gerekçelerini sunmak isteriz. Karar alırken aklımız devreye girince birçok dış etkeni hesaba katarız ve bazen de problemlere kesin çözüm bulmak yerine sadece ötelemiş oluruz. Özellikle önemli kararlarda, örneğin eleman seçimi, iş değişikliği kararları vb., sezgilerine güvenen kişiler sezgisel aldıkları kararların zaman içerisinde onlar için daha doğru sonuçlar sağladığını görebilir.

Başkalarını önemseme – içsel olarak başkalarının iyiliğini isterler, insanları kişi olarak önemserler. Bu özelliğe sahip olmayan ve sadece “görevi gereği” veya “işi düştüğü için” ilgi gösteren kişileri hemen ayırt edebilirsiniz. Bu kişilerin sizde bıraktığı etkiyi hatırlayın.

İşbirlikçilik – önemli kararları bir takım olarak almaya odaklanırlar, kolektif zekaya güvenirler, farklı fikirlere karşı saygılı ve tarafsız bir yaklaşımda olurlar. Bu hem daha “iyi” kararlar alabilmelerini sağlar hem de alınan kararlara örtük veya açık direnç oluşmasını engeller. Kararlara direnç hakkında daha fazla bilgi için yayınlamış olduğum bu blog yazısını okuyabilirsiniz: Derin Demokrasi. Yazıya ulaşmak için:  https://www.contextprofessionals.com/derin-demokrasi-gorus-ayriliklarini-ve-catismalari-etkin-yonetin/

Şeffaflık – kendi zaaflarını ve hatalarını kabul etme konusunda karşılarındaki kişilere karşı açık davranırlar. Maskeleri yoktur, otantik bir şekilde kendilerini ortaya koyarlar.

Empati ­– bir kararın çevrelerindekileri nasıl etkilediğini anlayabilirler ve bu etkiyi önemserler.  Olayları anlamak için başkalarının bakış açılarını öğrenmeye gayret ederler.

Öz-farkındalık – kendi güçlü yanları, zayıf yanları, duyguları ve değerleri ile ilgili farkındalıkları vardır. Bu özelliklerinin karar alırken, başkalarıyla iletişim kurarken ve durumlara karşı yaklaşımlarını belirlerken kendilerini nasıl etkilediğini değerlendirebilirler. Öz-farkındalık hakkında daha fazla bilgi için yayınlamış olduğum bu blog yazısını okuyabilirsiniz: Liderler kendilerini ne kadar sorguluyor? – 1 Yazıyı okumak için: https://www.contextprofessionals.com/liderler-kendilerini-ne-kadar-sorguluyor-bolum-1/

Duygusal dayanıklılık – stresli durumlarda kendilerini dengede tutmayı başarabilirler. Stresten kaçmak diye bir şey yoktur, ancak stres ile karşılaştıklarında başvurdukları ve dengede kalmalarını sağlayan yöntemler uygulamaktadırlar.

İnsan ve ilişki odağı – İnsanların ve ilişkilerin bir kuruluşun sağlığı için hayati önem taşıdığını bilirler ve şirketin sosyal yönünü güçlendirmeye vakit ayırırlar. Bu konuda şirket içinde öncü ve yönlendirici olurlar.

Cesaret – Zor bir karar olsa bile doğru seçimleri yapmaya cesaretleri vardır.

Bu yüksek sosyal zekâ isteyen özellikler daha başarılı liderlik yapabilmeniz için önemli. Ayna nöronlarını hatırlayın, siz bu özellikleri gösterdiğiniz zaman çevrenizi de olumlu yönde etkilemiş olacaksınız. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, yüksek sosyal zekaya sahip yöneticileri olan çalışanların şirketlerinden ayrılma olasılıklarının dört kat daha düşük olduğunu göstermiştir.

Aşağıdaki 10 soruyu yanıtlayarak sosyal bir liderin özelliklerine sahip olup olmadığınıza ve bunları liderlik stilinizde kullanıp kullanmadığınıza dair genel bir kanıya sahip olabilirsiniz.

  1. Genelde çalışanlarımın bir işi eksiksiz ve doğru yapacaklarına güvenir miyim?
  2. Problemlerin oluşmasını engellemek için proaktif bir şekilde yeni yollar düşünüyor muyum?
  3. Karar alırken başkalarının fikirlerini duymaktan hoşlanıyor muyum?
  4. Değişimi ve işlerin nasıl farklı olabileceğini düşünmeyi seviyor muyum?
  5. Değerler geliştirmek ve mükemmellik sağlamak için çalışanlarıma ilham vermekten ve onlarla bu konularda birlikte çalışmaktan hoşlanıyor muyum?
  6. Genelde olaylara iyi tarafından bakmaya mı çalışıyorum?
  7. Hatalarımın sorumluluğunu alabiliyor muyum?
  8. Diğer insanlar ile etkileşime geçtiğimde onlara gerçek kendimi gösteriyor muyum?
  9. Bir ekibin yaklaşımını bir kişinin yaklaşımına tercih ediyor muyum?
  10. Ekibe başarıları ve iyi fikirleri için kredi veriyor muyum?

Eğer soruların çoğunluğunu evet olarak cevapladıysanız zaten sosyal bir liderin çoğu özelliğine sahipsiniz demektir. Hayır dediğiniz cevaplarınız için, bu özelliklerinizin çevrenizi nasıl etkilediğini inceleyin. Sosyal lider olma özelliklerinizi artırmak için bu konuya odaklanmanız ve bilinçli bir şekilde çalışmanız bu konuda ilerlemenizi sağlayacaktır. Beyninizin “nöroplastisite” özelliği bunun mümkün olduğunu kanıtlıyor.

Artık biliyoruz ki çalışanlar çok para kazanmaktansa daha destekleyici bir yönetici ile çalışmayı tercih ediyorlar. Çünkü destekleyici yönetici, yani sosyal lider, çalışanların duygularını hesaba katarak ortak amaca doğru hareket etmelerini sağlıyor. Duygular her şeydir, hepimiz için her şeydir!

Bu yazının ikinci bölümünde işinizi yönetirken sinirbilimden nasıl faydalanabileceğinize dair ip uçları paylaşacağım.

social position

Bu gönderiyi paylaş