Liderin Yolculuğu

Liderin Yolculuğu

Yazan: Cahide Akkuzu

Okuma süresi: yaklaşık 5 dakika

Kendinizi problemin bir parçası olarak görmezseniz, çözümün bir parçası da olamazsınız! Her kültür bu yaklaşımı bir birine benzeyen hikayelerle toplumuna öğretiyor. Joseph Campbell’ in Star Wars serisine ilham kaynağı olan ünlü kitabı ‘Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’ (The Hero with a Thousand Faces) tam bir liderlik gelişimi yolculuğunu anlatıyor. Yolculuğuna başlarken koşullara teslim olmuş bir tutumda olan kahraman yolculuğunu tamamladığında artık kaderini kendi eline alan, tutum ve davranışlarıyla ilgili bilinçli seçimler yapmış bir kahramana dönüşmüştür.

Hikayeler hayatlarımızı şekillendiriyor. 25 yıllık profesyonel çalışma hayatımda rakamların oluşturduğu hikayelerin düşünce ve davranışlarımızı nasıl şekillendirdiğini yaşadım. Yönetici koçluğu yaparken liderlerle çalışmalarım esnasında hikayelerin insan hayatını nasıl şekillendirdiğine şahit oluyorum. Güzel hikayeler bana ilham veriyor, geleceğe dair umut veriyor, iş ortamlarında insanların, hangi kademede olursa olsun, gerçek potansiyellerini ortaya koyabildiklerini, farklılıkları saklamak yerine özgün bir şekilde ortaya koyup özgürleştiklerini, özgün bir şekilde işlerine, kendilerine ve çevrelerine değer kattıklarını, aşılamazmış gibi gördükleri ‘engelleri’ hikayeyi değiştirerek nasıl aştıklarını görmek beni umutlandırıyor. Olumsuz hikayeler ise koşullara teslimiyeti gösteriyor, kahraman daha yolun başında, kendi hikayesinde rolleri dağıtırken kendine kurban rolünü vermiş, yolculuğunda ilerliyor.

Kahramanlar sadece efsanevi karakterler değil. Kahramanlar bizlerin en iyi halimizin, yani en yüksek potansiyelimizi ortaya koyduğumuz halimizin hikaye anlatımı örnekleri. Her zaman kim olduğumuzu ve potansiyelimizi bize hatırlatırlar.

Bu yazıda siz liderlere içinizdeki kahramanı hatırlamanız için, kendi kahramanlık hikayenizi yazarken size rehberlik edecek önerilerde bulunmak istiyorum:

  1. Sorunları gerçek renklerinizi ortaya koymak için bir fırsat olarak görün!

Sorun diye bir şey yoktur. “Sorun” dediğiniz şey, kendinizden bağımsız bir şey değil, sevmediğiniz bir durumdur. Dolayısıyla bu sevmediğiniz durum “sizin için bir sorun” dur. Sevmediğiniz bir durumla daha etkili bir şekilde başa çıkmak için kendinizi de o resmin içine yerleştirin. Bu durumun oluşmasına, bilerek ya da farkında olmadan, siz nasıl bir katkı yapmış olabilirsiniz? Çünkü, siz de sorunun bir parçasısınız. Bu sorunu çözmeniz gereken bir zorluk olarak görün. Gerçek renklerinizi ortaya koymak için bir fırsat olarak görün.

Asıl problem çoğu zaman karşı tarafın sizinle aynı görüşte olmaması, karşı taraf için de asıl problem sizin onunla aynı görüşte olmamanızdır. Bu olumsuz hikayeleri tanıyıp vazgeçmediğiniz sürece her biriniz diğerinin üstesinden gelmek için çok zaman, emek ve gereksiz gerginlikler yaşayacaksınız. Öyleyse, sizin için sorun olan bir konuda tutunduğunuz hikaye nedir teşhis edin, hikayede kahraman mısınız yoksa kurban mısınız? Gerçek renginizi ortaya koymak için hangi bilinçli tutum ve davranışlarda bulunmayı seçebilirsiniz?

  1. Sorumlu aramayı bırakın! Sorumluluk üstlenin!

Sizin hatanız değil, siz yapmadınız! Yapmamış olmanız bir şey değiştirmiyor. Sonuçları size etkiliyor, acı çekmenizi sağlıyor. İnsanlar kontrolden çıkmış, işlerin seyri değişmiş. Bu durumda başkalarını suçlamak ve masum kurban rolüne bürünmek çözüm değildir. Masumiyetin bedeli acizliktir. Hikayenin kahramanı olun ve neler yapabileceğinize odaklanın. ‘Bu neden başıma geliyor?’ yerine ‘Bu durumda ne yapabilirim?’ sorusunun cevaplarına odaklanın.

Liderlerin hedeflerine ulaşmasını etkileyen bir çok dış etken var. Rekabet, ekonomi, düzenlemeler, çalışanlar, patronu, meslektaşları vb. Bunlar gerçekler. Değiştiremeyeceğiniz koşullar ile kavga edip gerçek dışı bir beklenti içine girdiğiniz zaman hikayenin masum kurbanı rolüne girmiş oluyorsunuz. Sizi hikayenin kahramanı yapacak sorulara odaklanın: ‘Bu durumda ne yapabilirim?’, ‘Seçeneklerim ne?’, ‘Benim kontrolümde olan şeyler neler?’ gibi sorulara odaklanın.

  1. Ne istemediğinizi unutun! Ne istediğinize odaklanın!

Sizi rahatsız eden bir konuyu düşünün. Size sorsam, bu konuda neler olmasını istemediğinizi en ince ayrıntısına kadar anlatabilirsiniz. Bu noktada kahraman olumsuz hikayelere odaklanmıştır! İstemediğiniz şeylerden kaçınmak için harcayacağınız emek, zaman ve enerji sizi istediğiniz şeyleri gerçekleştirmekten uzaklaştırır. Daha önceki yazılarımda beynimizin nöroplastisite özelliğinden bahsetmiştim, tekrar okumak isterseniz bu linke tıklayarak o yazıya ulaşabilirsiniz: LİNK

Kısacası, beynimiz nereye odaklanırsak o konuda yeni devreler oluşturuyor ve ‘kas’ geliştiriyor. Olmasını istemediğimiz şeylere odaklandığımız zaman isteklerimizi gerçekleştirmekten kendimizi alıkoymuş oluyoruz. İsteklerimizi gerçekleştirmenin tek yolu dikkatimizi bilinçli ve odaklı bir şekilde oluşturmak istediğimiz konuda tutmaktır, bu konuda düzenli pratik yapıp içgörümüzü geliştirmektir.

Beyninizin gerçek yaratım gücünü kullanın ve ne istediğinize odaklanın. Kendinize “Gerçekten ne istiyorum?” diye sorun ve mümkün olduğunca ayrıntılı olarak görselleştirin. Ne olmasını isterdiniz? Nasıl gelişmesini ve sonuçlanmasını isterdiniz? Sonunda oluşmasını istediğiniz en ideal durum veya resim sizin için nedir? Arzu ettiğiniz şeye ulaştığınızı nasıl anlayacaksınız? Ne göreceksiniz ya da ne hissedeceksiniz? Bunları netleştirdiğiniz zaman odaklanmak ve ulaşmak istediğiniz şeyi ete kemiğe büründürmüş oluyorsunuz ve başarınız için kendinize ölçülebilir ve gözlenebilir bir standart da getirmiş olursunuz. Bunlara odaklanarak isteğiniz doğrultusunda beyninizde yeni devreler oluşturmuş oluyorsunuz.

  1. Gerçek amacınıza odaklanın!

İsteklerimiz ve arzularımız bizi gerçek amacımıza ulaştıracağını düşündüğümüz şeylerdir. Terfi etmek istiyoruz, çünkü sorumluluklarımız ile birlikte imkanlarımız da artacak, daha iyi bir yaşam standardı ile ailemize ve çocuklarımıza daha iyi koşullar sağlayarak mutlu olacağız! Bu örnekteki isteğimiz terfi ama asıl amacımız mutlu olmak. İsteklerinizi mercek altına alın, inceleyin ve kendinize şu soruyu sorun: “Bu isteğinize ulaşırsanız, sizin için bu isteğinizden bile daha önemli olan ne elde edersiniz?” Bu soruyu 2-3 kez peş peşe sorduğunuz zaman gerçek amacınız ortaya çıkıyor. Odağınızı bu amaca verin! İstekleriniz sizi bu amaca ulaştıracağını düşündüğünüz şeylerdir. Amacınıza ulaşabileceğiniz başka yollar da olabilir, amacınıza değil de isteklerinize odaklandığınız zaman sizi amacınıza ulaştıracak başka seçenekleri göremiyor olabilirsiniz. Kahraman yolculuğunda başarıyla ilerlemek için amacına odaklanmalıdır ki o amacına gidebilecek çeşitli yolları görebilsin!

  1. Başarısızlık bir seçenek değildir! Başarının ötesinde başarılı olun!

Gerçekten ne elde etmek istediğinizin tanımını yapın ve buna kendinizi adayın. Başarınızın tanımını net olarak yapın. Başarı tanımınız şu veya bu şeyi nasıl olursa olsun elde etmekse, başaramama seçeneğini de hesaba katmış oluyorsunuz. Bu tanıma göre elde ettiğiniz başarı ise geçici olarak zevk verebilir, ama gerçek ve kalıcı bir mutluluk vermez. Başarı tanımınız değerlerinizi yaşayarak,  hedefinize ulaşmak için elinizden gelen en iyisini yaparak, çok gayret ederek hedefinize ulaşmak ise, ve tüm gayretinize rağmen ulaşamazsanız bundan kendinize yeni bir öğrenim çıkarmak ise, o zaman başarısızlık seçeneğini denkleminizden çıkarmış oluyorsunuz. Kendinize başarının ötesinde bir başarı tanımı yapmış oluyorsunuz! Değerlerinizle örtüşen her tür gayret ve her tür sonuç size mutluluk verecektir, bu yolculukta öğrendiklerinizden faydalanarak yeniden başlamak ve denemek için sizi tekrar yolculuğa çıkaracaktır.

20 yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor Frankl, ‘İnsanın Anlam Arayışı’ adlı ünlü kitabında ikinci dünya savaşı sırasında bir toplama kampındaki deneyimlerini anlatmaktadır. Varoluşun çetin koşullarında “anlam” ı keşfetmeye yardım eden süreci anlatan Frankl’ ın başarı tanımı ve başarıya giden yolun tarifi oldukça etkileyici:

‘’Başarıyı hedefiniz haline getirmeyin! Başarıyı ne kadar hedefiniz haline getirirseniz o kadar bu hedefinizi ıskalayacaksınız! Gerçek başarı, mutluluk gibi, hedeflenemez, sadece bir şeylerin sonucu olarak ortaya çıkabilir. Ve sadece insanın kendisinden daha büyük bir amaç için varlığını sürdürmesine adanmışlığı sonucunda kendiliğinden oluşan bir yan etki olarak ortaya çıkabilir. Vicdanınızın size verdiği emirleri tüm bilgilerinizi kullanarak elinizden gelen en iyi şekilde yerine getirin!’’

Hepimiz kendi hikayesini yazan birer kahramanız. Hikayemizi nasıl yazacağımıza ve kendimize hangi rolü vereceğimize kendimiz karar verebiliriz.

Liderlere hikayelerine yazarken kendilerine verdikleri rol konusunda önemli sorumluluklar düşüyor. Masum kurban rolünde olan liderlerin ömrü kısa! Yeni umut dolu hikayeler yazabilen, başarının tanımını kendisine ve etrafındaki kişilere cesaret, umut ve ışık verecek şekilde yeniden tanımlayabilen liderler, kendisinden büyük bir amaca odaklanan liderler ise kalıcı! Bu liderler etrafındaki insanlara ilham kaynağı oluyor. Bu liderler kazanmak ve kaybetmek gibi anlamsız iki kriterin ötesinde hayatı anlam ve değerlerle yaşayarak kendilerine ve etraflarına değer katmak ve mutluluk yaratmaya odaklanıyorlar. Bunun kendiliğinden oluşan yan etkisi olarak başarının ötesinde başarı kazanıyorlar, her anlamda!

social position

Bu gönderiyi paylaş