Soruların Gücüyle Düşünmek

Soruların Gücüyle Düşünmek

Yazan: Cahide Akkuzu

Okuma süresi: yaklaşık 5 dakika

Bir şeyi öğrenmeye hazır olmadan öğrenemiyoruz. Başkalarına bir şey öğretmeye çalıştığımız zaman, o kişi bunu almaya hazır değil ise, öğrenmiyor. Nedenine baktığımız zaman, ilginç bir şekilde bunun sebebinin soru sormakta yattığını görüyoruz!

Yakın zamanda hayata veda eden Harvard Business School profesörü Clayton Christensen aynı zamanda tanınmış bir iş danışmanıydı. 21. yüzyılın başlarının en etkili iş fikri olarak adlandırılan “Altüst Eden İnovasyon’’ (Disruptive Innovation) teorisini geliştirmesiyle tanınıyor. Clayton Christenson, soru sormadan neden öğrenemediğimizi şöyle açıklıyor:

“Zihninizde cevapların tutulduğu yerler, sorulardır. Soruyu sormadıysanız, yanıtı koyabileceğiniz bir yer yoktur. Zihninize çarpar ve hemen geri sıçrar. Soruyu sormalısınız ki, cevabın tutunabileceği bir alan açılsın.”

Sorular, yanıtların zihnimizdeki alıcılarıdır. Soru sormak isteyecek kadar meraklı değilsek, zihnimizde cevaplar için yer açmıyoruz demektir. Soru sormayı bırakırsak, zihnimiz büyüyemez. Öğrenmenin temelinde, merakla soru sorarak zihnimizde bu soruların yanıtlarına yer açmak var. Bunu yapmadığımız zaman gelişimimizi sonlandırmış oluyoruz! Düşündüğümüz ve yaptığımız neredeyse her şeyi sorduğumuz sorular belirliyor. Sorular, nasıl düşündüğümüzü ve nelere odaklanarak dinlediğimizi ifade ediyor. Kendimize sorduğumuz sorular, yani iç diyaloğumuz; nasıl düşündüğümüzü, davrandığımızı ve ilişki kurduğumuzu belirliyor. Bu hem bireyler hem de kuruluşlar için geçerli.

Soruların gücüyle düşünmeye başladığımız zaman ise düşüncelerimizi ve eylemlerimizi dönüştürmek için zihnimizde yeni bir alan açmış oluyoruz. Eylemlerimizi değiştirmek farklı sonuçlar elde etmemizi sağlıyor! Soruların gücüyle elde edeceğimiz sonuçları değiştirebiliyoruz!

Burada önemli bir beceri olarak ‘merak’ karşımıza çıkıyor. Yetkinlik repertuarınıza ‘merak’ı eklemek, öğrenmek için en gerekli becerilerden biri olarak kabul ediliyor. Merak, ileriye bakmak ve geleceği yeniden tasarlamak için ihtiyacımız olan yakıttır. Daha akıllıca kararlar almamıza ve etkimizi artırmamıza izin vererek düşünme biçimimizi değiştirebilir. Henüz erişemediğimiz ve zihnimizde yer açmamız gereken, yanıtları oluşturan sorulara yalnızca merak neden olur. Merak olmadan, yeni cevapların varlığı sona erecektir.

Günlük varsayımlarımızın, tepkilerimizin ve davranışlarımızın altında yatan soruların farkında değilsek, kolaylıkla hatalı kararlar verebilir ve istemediğimiz bir sonuç elde edebiliriz. Sormaya eğilimli olduğumuz soru türleri hakkında daha bilinçli ve seçici olmak, soruların gücünden faydalanmak için önemli. Dr. Marilee Adams, ‘Sorularınız Değişirse Hayatınız Değişir’ adlı kitabında soruları temel olarak iki tür olarak tarif etmiş:

‘’Zihniyetimiz sorduğumuz sorularla belirlenir. Bazı sorular, çığır açan buluşların yolunu açma ve dönüşümlere ilham verme potansiyeline sahiptir. Bazıları durgunluğa ve moral bozukluğuna yol açar. Fark, ‘Öğrenici Soruları’ mı ‘Yargıç Soruları’ mı sormanıza bağlıdır.

“Öğrenici Soruları” yeni fikirlere açık, meraklı ve yaratıcıdır. İlerlemeyi ve yeni olasılıklar keşfetmeyi teşvik ederler ve tipik olarak keşiflere, iyi kavrama becerisine ve çözümlere götürürler. Buna karşın, “Yargıç Soruları” yeni fikirlere daha kapalı, daha kesin ve eleştireldir. Çözümlerden çok sorunlara odaklanırlar ve genellikle savunmacı tepkilere, olumsuzluğa ve eylemsizliğe yol açar. ‘Öğrenici Soruları’ seçenekleri genişleterek ilerlemeyi kolaylaştırır, ‘Yargıç Soruları’ perspektifleri sınırlayarak ilerlemeyi engeller.’’

Marilee Adams, öğrenici ve yargıç zihniyetindeki tipik soruları şu şekilde örneklendirmiş:

Yargıç zihin yapısının soruları:

  • Bu kimin hatası?
  • Neden gerekeni yapamıyorlar?
  • Neden bu kişi böylesine sinir bozucu?
  • Kontrolü nasıl ele alabilirim?
  • Haklılığımı nasıl kanıtlayabilirim?
  • Kendi alanımı nasıl koruyabilirim?
  • Neden kazanamıyoruz?
  • Neden kaybediyor olabiliriz?
  • Neden zahmete gireyim?

Öğrenici zihin yapısının soruları:

  • Amacım ne?
  • İşe yarayan ne?
  • Ben nelerden sorumluyum?
  • Gerçekler neler, veriler neler? Varsayımlarım neler?
  • Bunu, başka hangi şekillerde ele alabilirim?
  • Nasıl yardım edebilirim?
  • Müşterilerimiz / paydaşlarımız ne istiyor?
  • Karşımdaki kişi ne düşünüyor, hissediyor ve istiyor?
  • Büyük resim nedir?
  • Şu anda yapılacak en iyi şey ne?
  • Bunun yararlı tarafı ne?
  • Neleri kaçırıyor ve görmezden geliyorum?
  • Durumu daha iyi bir hale getirmek için hangi adımları atmalıyım?
  • Mümkün olan nedir?
  • Ne öğrenebilirim?
    • Bu kişiden veya durumdan?
    • Bu hatadan veya başarısızlıktan?
    • Bu başarıdan?

Her iki soru türü de mutlaka hayatımızda yer almaktadır. Ancak, hem birey hem de bir kuruluş olarak, öğrenici sorularının gücünden faydalanmadan düşüncelerimizi, eylemlerimizi ve sonuçlarımızı değiştiremeyiz. Öğrenici soruları sizi yeni fikirlere ve değişimlere açık hale getirebilir. Gözden kaçırmış olabileceğiniz yeni seçenekleri ve olasılıkları ortaya çıkarmanıza olanak verir.

Soruların gücüyle düşünme yaklaşımı, başarılı liderlerin önemli ayırt edici özelliklerinden bir tanesi.  2019 yılında dünya zenginleri listesinde 58. sırada yer alan Raymond Dalio, kurduğu yatırım şirketi Bridgewater Associates’ da 15 bin çalışanı ile 350 müşterisinin 160 milyar dolarlık yatırımlarını yönetiyor. Ray Dalio, oluşturduğu şirket kültürü ile iş dünyasının efsane liderleri listesinde çoktan tepelere tırmanmış durumda. Soruların gücünü şu sözleriyle ifade ediyor: 

“Çok iyi sorular sorabilen insanları bulun ve işe alın. Akıllı insanlar, tüm yanıtların kendilerinde olduğunu düşünenler değil, doğru soruları soranlardır. Doğru sorular, güzel cevaplara kıyasla, gelecekteki başarının çok daha iyi bir göstergesidir.” 

Peki, lider olarak, daha çok cevap mı veriyorsunuz, yoksa daha çok soru mu soruyorsunuz? Başarılı liderlerin güzel sorular sorduğunu biliyoruz. Daha iyi soruların daha iyi stratejiler oluşturduğunu da biliyoruz. Bu kültürü yarattığınızda daha üretken, motive ve bağlılığı yüksek, etkin bir organizasyon oluşturacağınızı da biliyorsunuz. Ancak, bildiklerimiz ile yaptıklarımız arasında genellikle bir uyuşmazlık vardır. Daha çok soru sormamız gerektiğini biliriz ama sayabileceğimiz bir sürü gerekçe, bizi yolumuzdan çıkarır ve bu eylemi hayata geçirmekte zorlanırız. Çözümleri ve cevapları vermek başta iyi bir şeymiş gibi görünebilir. Sizden cevap istemek için kapınızı çalarlar, hatta müthiş ‘ben olmadan burada işler yürümez’ tadında bir duygu yaratır. Aslında, farkında olmadan bu yaklaşımınızın kurbanı olmuşsunuzdur. Zehir yavaş yavaş etkisini gösterdiği için ancak önemli bir olumsuzluk yaşadığınız zaman zihninizde zil çalar ve uyanırsınız.

Bunun panzehiri, öncelikle kendi zihin yapınız üzerinde çalışmaktır. Kendinize öğrenici mi yoksa yargıç soruları mı sorduğunuza ve bunların ruh haliniz, yaklaşımınız, odağınız, iletişiminiz ve üretkenliğiniz üzerindeki etkisine dikkat edin. Son zamanlarda uğraştığınız bir sorunu ele alın. Bu sorunu çözümlemeye çalışırken odağınızda, yargıç soruları olup olmadığını kontrol edin. Kendinize, sizi önceliklerinize odaklayacak ve hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olacak öğrenici soruları listesi oluşturun. Yönettiğiniz veya katıldığınız her toplantıdan önce öğrenme odaklı sorabileceğiniz soruları yazın. Ekip üyelerinizin genellikle sorduğu sorulara ve bunların moral, iş birliği, problem çözme ve sonuçlar üzerindeki etkisine dikkat edin. Öğrenici zihniyetinizle onlara örnek olun.

Her ne kadar bu ‘Öğrenici’ zihin yapısında olup soruların gücünü kullanma niyeti içinde olsanız da, zaman zaman eski alışkanlıklar geri gelebilir, ve kendinizi bir anda ‘Yargılayıcı’ zihin yapısında bulabilirsiniz. Kendinize sık sık ‘Ben şu anda yargılayıcı zihin yapısında mıyım?’ diye sorun. Cevabınız evet ise, kendinize oluşturduğunuz öğrenici soruları listesine dönün. ‘Ben şu anda yargılayıcı zihin yapısında mıyım?’ sorusunu kendinize sorma alışkanlığı edindiğinizde düşüncelerinizi ve eylemlerinizi dönüştürmek için çok önemli bir adım atmış olacaksınız.

Soruların gücünü ileriye bakmak ve geleceğinizi şekillendirmek için kullanın. Olmasını istediğiniz şeyleri düşünmek için, günde 15 dakika bile olsa, kendinize zaman ayırdığınızda, hedeflerinize giden yolda önemli bir adım atmış olacaksınız. Hedeflerinize ulaşmak için pek çok fikir gelecektir aklınıza. Günlük hayatın sizi sürüklemesi yerine önceliklerinize odaklanma imkanını yakalayabileceksiniz.

Soruların gücünü kullanarak zihninizde cevaplar için alan açın!

Kaynaklar:

Dr. Marilee Adams: ‘’Change Your Questions, Change Your Life: 10 Powerful Tools for Life and Work’’

 

social position

Bu gönderiyi paylaş